Psikolog Mervenur Yazıcı

İyileşmenin önündeki en büyük engel: İkincil Kazanç

Bazen, depresyonumuzun, sahip olduğumuz diğer hastalıkların ya da genel problemlerimizin arkasına sığınarak bu durumların getirdiği bazı avantajlardan faydalanırız. Bu, genellikle bilinçli bir tercih olmasa da zaman zaman bilinçaltında gelişen bir durumdur. Örneğin, depresyonda odamızı toplamak ya da günlük sorumluluklarımızı yerine getirmek gibi işler gözümüze çok zor gelir.

Bu durumda, kimse bizim bunu yapmamamızı yargılamaz, çünkü depresyonumuzun etkisi altında olduğumuz için bu tür davranışlar bir dereceye kadar anlaşılabilir hale gelir. Benzer şekilde, alkol bağımlılığına sahip bir kişi, sarhoş olduğu zaman normalde kabul edilemeyecek davranışlar sergileyebilir ve bu da genellikle çevresi tarafından hoşgörüyle karşılanır. Çünkü alkol problemleri olan bir kişinin davranışları, genellikle hastalıklarıyla bağdaştırılır ve bunun doğal sonucu olarak görülür.

Bu tür davranışlar, kişi için bir tür koruma mekanizması olabilir. Birçok durumda, bu davranışlar, kişinin sorumluluklardan kaçmasına ve bu tür problemler nedeniyle dış dünyadan gelen baskıları bir süreliğine ertelemesine olanak tanır. Ancak, bu durum aynı zamanda, kişiyi çözüm arayışından uzaklaştırabilir ve aslında iyileşme sürecine karşı bir engel teşkil edebilir. Bu duruma psikolojide “ikincil kazanç” adı verilir.

İkincil kazanç, bir kişinin hastalıkları ya da problemleri nedeniyle bilinçli ya da bilinçsiz olarak edindiği dolaylı avantajları ifade eder. Yani, kişi, sorununun arkasına sığınarak bu durumu bir tür korunma alanı haline getirebilir ve böylece hayatındaki zorluklarla yüzleşmekten kaçınabilir.

İkincil kazançlar başlangıçta bir tür rahatlık ve güvenlik duygusu sağlasa da, uzun vadede büyük bir tuzak olabilir. Çünkü bu tür durumlar, kişiyi probleminden kaçmaya ve onu çözmek için adım atmamaya iter. Kişi, içinde bulunduğu rahatsızlık verici durumdan çıkmak istemeyebilir, çünkü bu durum ona belirli bir konfor alanı sunmaktadır.

Kendini bu durumda rahat hisseder ve değişim için gerekli olan motivasyonu bulmakta zorlanabilir. Bu, değişim için gerekli olan temel isteği zayıflatır ve iyileşme sürecini engeller. İnsan, başlangıçta konfor alanında rahat hissetse de, bu durum aslında onu daha fazla hapseder. Çünkü gerçek bir değişim, konfor alanını terk etmek ve zorluklarla yüzleşmek anlamına gelir.

Terapideki en kritik sorulardan biri şudur: “Bu problemi gerçekten bitirmek istiyor musun?” Bu soru, terapistin en önemli sorusu olabilir çünkü eğer kişi, sorununun çözülmesini istemiyorsa, değişim çok zor ve belki de imkansız hale gelir. Kişinin sorunun çözülmesine yönelik bir isteği yoksa, terapi süreci daha yüzeysel olur ve kişinin değişmeye niyeti yoksa, kendisi de bu süreci zorlaştıracaktır.

Kişi, daha fazla rahatlık sağlamak ve sorumluluklardan kaçmak için hastalığını ya da problemini sürdürmeyi tercih edebilir. Bu noktada, değişim isteği ve kararlılığı, terapötik sürecin başarıya ulaşması için kritik öneme sahiptir.

Bu durum, bireyin sağlıklı bir şekilde iyileşebilmesi için bir uyanış gerektirir. Kişi, ikincil kazançlarını fark etmeli ve bu kazançların onu gerçek iyileşmeden uzaklaştırdığına dair bir anlayış geliştirmelidir. Bunun için, kişi, konfor alanından çıkmayı, rahatsızlıkla yüzleşmeyi ve değişime açık olmayı kabul etmelidir.

Kendisini iyileştirme yolculuğuna adım atmak, önce mevcut durumu fark etmekle başlar. Kişi, sorununun getirdiği rahatlıkları kabul etmek yerine, bu durumları aşmak için çaba göstermelidir.

Diğer Yazılarım

Sizin İçin Buradayız!

Psikoterapi, çeşitli ruh sağlığı sorunları ve duygusal zorluklarla başa çıkmanıza yardımcı olabilecek etkili bir destektir. Eğer siz de duygusal olarak zorlayıcı bir süreçten geçiyorsanız, yalnız değilsiniz. Aşağıdaki kutucuğa tıklayarak ekibimizle kolayca iletişime geçebilir, ilk adımı atabilirsiniz.