Çağımızın getirdiği aşırı hız sebebiyle zamanın artık duraklamadığını, sabırsız hale geldiğini söyleyebiliriz. Farkında olmadan sürüklendiğimiz bu yaşam gürültüsü içinde boşluk en çok özlemini çektiğimiz şeydir aslında.
Bu boşluk, bir şeyler yapıp etmeden, saf varoluş hissi içindir; amaç olmaksızın yaşama deneyimidir. Bomboş durmak, yani fiziksel veya zihinsel olarak hareketsiz kalmak, ilk bakışta verimsiz veya zaman kaybı gibi görünebilir. Ancak, bu durumu derinlemesine incelediğimizde çeşitli yararları ve olumlu etkileri olduğunu görebiliriz.
Yaratıcı düşüncelerin orataya çıkmasına, dengeli ruh haline geçebilmeye, iç gözlem ile kendini anlamaya, duygusal içgörüyü arttırmaya yardımcı olur. Yaşamımıza boş zamanları dahil etmek adına meditasyon, doğa yürüyüşleri, günlük tutmak, yere uzanıp tavanı seyretmek gibi pratik ipuçları verebilirim. Ama bunu yapmanın bir diğer yolu daha vardır ki o da psikanalitik psikoterapidir.
Çoğu insan terapiye geldiğinde hızlıca ne yapmaları gerektiğini öğrenmek isterler. Çünkü hiçbir saat boşa gitmemelidir. Hatta bu sebeple psikanaliz zamanı harcamakla, yeterince hızlı ve etkili biçimde ruhsal kar ortaya koymamakla eleştirilir.
Ama unutulan bir nokta var ki: psikanaliz tercih eden hasta psikanalize bir şeyler üretiyor olma, bir çözüm formüle etme, bir yerlere varma baskısından kurtulmak için de gelir. Dış dünyayı reddedip, içe yönelmek, varoluşu deneyimlemek, belki de yaşamı kolaylaştıracak sihirli anahtardır. Terapi odasında, boşlukla baş başa kalabilmeyi öğrenir sonra o boşluktan bir şeyler öğrenmeye başlarız. Terapi, kendimize daha çok değer verme yolunda atılacak güzel bir adımdır.